Merhabalar efendim...

Dünün mutlu çocuğu, bugünün olgun bireyi olarak düşündüğümde iyi ki; dediğim, yüzümde tebessümlerin yayılmasına sebep olan yaşanmışlıklarımdan bahsetmek istiyorum.

-Eee bunlardan bize ne diyenler de olabilir aynı yollarda buluşulan hatıralar da olabilir… Dedim ya bende kalmasın işte…

Yarım asır öncesinde siyah-beyaz TV’ler yeni çıktığı zamanların saflık ve Sadeliğinde 23 Nisan Bayramı’ndan bahsedeceğim . Mart ayinin ortalarında 23 Nisan törenlerine katılmak isteyenler adlarını yazdırsın duyuruları başlandı.

Ezgi kıyafetleri o zamanlarda yavru kurt kıyafetiyle alınırdı. 23 Nisan demek ve ulaşılması güç, hatta imkansız yavru kurt kıyafetleri demekti benim için. Koyu kahverenginden krem rengine kadar tonları olan kravatından, çorabına, kepinden düdüğününe, trampetlerinden flamalarına kadar tarifsiz güzelliktelerdi.

Liste adımı yazdırmayı hayal etmek bile güzeldi hayal etmek diyorum gerçekleşmesi imkansızdı zaten ailelerimizin ekonomik durumu bildiğimiz teklif dahi edemezdik. Çoğunluk dar gelirli ailelerin, mutlu çocuklarıydık. 23 Nisan bayramları Eskişehir’de yaşanmıştır. Çok sevdiğim memleketim Eskişehirim…

1. hava jet üstü Eskişehir’de olduğundan mahallemizde asker aileleri de ikamet ederlerdi. Onların halleri, vakitleri yerinde olduğundan tören kıyafetlerinin genellikle asker çocukları giyerdi. Çok güzel arkadaşlıklarlarımız olurdu. Okuma alışkanlığı edinmemde çok katkıları olmuştur. Harika kitapları vardı. Kemalettin Tuğcu’nun kitaplarıyla tanışmana merhamet duygumun gelişmesine sebep olmuşlardır.

Niye biz giymiyoruz diye düşünmek aklımızdan bile geçmediği izci kıyafetlerini giyen arkadaşlarımıza izlemek de çok güzeldi zaten . Genellikle son derslerde yapılan provaları, izlemek için suluboya fırçası yıkamak bahanesiyle sınıftan çıkardım.

Rap, rap, rap… onlarla yürür onlarla trampet çalardım hayalen tabi… hele de renk renk prenses kıyafeti giyenler, bir de taş takanlar yok muydu. Şifon kumaşlardan dikilmiş kabarık etekli, kabarık kollu, sarı, yeşil, pembe kıyafetlerle nasıl da alımlı alımlı yürüyorlardı. Şimdilerde düşünüyorum da niye bizim böyle giyinemediğimiz üzülüp ağladığımızı hiç hatırlamıyorum. Her haliyle olduğu gibi mutlu olan çocuklardık. Olsundu, onlarla ip atlamak da güzeldi kovalamaca oynamakta. Uykuya dalmak da zorlandığımız gecelerin, heyecanla uyanılan 23 Nisan’ı sabahında tekrar yaşamayı nasıl isterdim anlatamam. Siyah önlüklerlerimizin üzerine taktığımız beyaz yakalarımız her zaman kolalı olurdu. Boynumuzda kırmızılık yapacak kadar düzgün kolalı yakalılar akşamdan boyanmış siyah ayakkabılar temiz ütülü önlüklerimiz özenle taranmış ,beyaz kurdele takılmış saçlarımızla koşardık sokağımımızdaki okulumuza.

Çarşıda yani vilayet konağının bulunduğu yerde yapılan kutlamalara katılırdık. Öncelikle mahallemizdeki sokaklarda yürüyüş yapılırdı… önce yavru kurtlar(izciler), arkada prensesler onların arkasında Atatürk portresi ve formalarla bizler yürürdük. Yavru kurtların trampetleri mızrakları durduğunda, yeni boyanmış ayakkabılarımızla rap, rap ses çıkararak, sesimiz kısılana kadar, bağıra çağıra marşlar söylerdik… Eskişehir, Eskişehir Yalçınkaya zaferi… Aldığımız alkışlarla daha da çok coşardık. Nihayet şiirler okunur, metinler okunur, törenler bittiğinde, al al olmuş yanaklarımızda, gurur ve sevinçle harçlıklarımızı harcamaya koşardık.

Seyyar satıcılarda satılan can eriklerle doldururduk ceplerimizi, hak etmiş olarak keyifle yerdik.

Harçlığı fazla olanlar 2 top dondurma da almışsa değmeyin keyfimize…

23 Nisan’ı çocuklara ve ruhu hep çocuk kalanlara hediye eden, büyük önder’e saygı ve minnetle.

Kadriye Başkaya Kurtuluş| 20.03.2024