Hıdrellez, Hızır ve İlyas peygamberlerin ölümsüzlük sırrına erdiklerine ve biri karada, biri de denizde olmak üzere darda, zorda kalanların yardımına koştuklarına inanılan bir gündür. Her yıl 6 Mayıs günü kutlamalar yapılır.

Günümüzde geleneklerimizin gitgide unutulması modern yaşamın ve şehirleşmenin kaçınılmaz sonuçlarındandır. İşte bu sebeple sizlere, belki de tarif ederken aciz kalacağım, çocukluğumun inanılmaz güzellikteki Hıdrellezlerinden bahsedeceğim.

Hazır giyimin pek yaygın olmadığı zamanlarda yaşadığım çocukluğumda, yılda üç kez yeni elbise giyme şansımız olurdu. Ramazan ve Kurban bayramlarında ve bir de Hıdrellezde yeni entari giyerdik. Mahallemizin terzisi Hatice ablanın evi günler öncesinden dolar taşardı.

Günler öncesinden çarşıya gidilir, zamanın en güzel mağazası olan Sümerbank’tan kumaşlar alınırdı. Pazen, divitin, çiçekli poplin ve terilen, şimdi hatırlayabildiğim bazı kumaş türleriydi.

Bahar mevsimi olduğundan, Hıdrellez için mavili, pembe-beyazlı, cıvıl cıvıl çiçekli poplin kumaşlar ve Terzi Hatice ablaya provaya giderken giyeceğimiz yeni atletler alırdı annem ablama ve bana. En az 3 katlı olan Sümerbank mağazasının  eskimiş ahşap merdivenlerinden çıkarken işittiğim gıcırtıları bile özlüyorum. Yeni kumaşların boya kokusu mutluluğumuza ortak oluyordu sanki. İnanın bu satırları yazarken bile hissettim Sümerbankın o kendine has kokusunu.

Nihayet Hıdrellez akşamı geldiğinde herkes yeni elbiselerini giyinmiş, saçlarını taramış ve kolonya sürünmüş halde -bizde genelde Ak Zambak kolonyası olurdu- çıkardık sokağa. Romen asıllı komşumuz Erol abilerin evinin önündeki kocaman akasya ağacına kurulan salıncakta sallanma sırasına girerdik. Sanki göreviymiş gibi bıkmadan usanmadan biz korkudan titreyene kadar sallardı bizi Erol abi. Salıncaktan inenler, yanan ateşin üstünden atlamaya kocaman alevlere koşardı. Yeni elbiselerimizin eteklerini tutuşturma korkusunu hemen bir kenara bırakıp sayısız kere atlardık dev gibi alevlerin üstünden, coşardık sevinçten.

Hıdrellez demek, aynı zamanda, mahallenin genç kızlarının ve delikanlılarının bakışmaları, gülüşmeleri ve birbirlerine bizimle mektup göndermeleri demekti. O mektupları taşırken önemli bir iş yapıyormuş havalarına girdiğim de çok olmuştur.

6 Mayıs sabahına, daha güneş doğmadan tüm kısmetlerin, sağlığın ve bereketin pay edildiğine inanılan o sabaha darbuka sesleriyle uyanırdık. Türkülerle, manilerle evimizin yakınındaki dere kenarına giderdik. Genç kızlar ve delikanlılar ellerindeki ince dallarla birbirlerine hadi kısmetin açılsın” diyerek hafifçe vururdu. Şimdiki tabirle “flörtleşme” bu şekildeydi o zamanlar. Onların yüzündeki mutluluk ve tebessümler bizi de mutlu ederdi sanki. Daha sonra, herkesin önceden haberleşerek hazırladığı dolmalar, börekler, sarmalar ve anne kurabiyeleri semaver çayı eşliğinde afiyetle yenirdi.

Darbuka eşliğinde türküler söylenir, oyunlar oynanırdı. Evlenme çağına gelmiş kızlara ve delikanlılara münasip kısmet bile bakılırdı.

Hıdrellezin bendeki bir başka anlamıysa leylak sefasıydı. Oldum olası çok sevmişimdir leylak ağacını, çiçeklerinin muhteşem kokusunu ve hatta şeklini. Bana hep Hıdrellezi ve sevgiyi hatırlatır. Delikanlıların sevdiği kıza bir demet leylak çiçeği verebilme heyecanını, kızların da başkası görecek endişesiyle o buketleri alıvermelerini hatırlarım.

Kadranlı telefonların bile olmadığı zamanlarda yaşanan Hıdrellez şenlikleri, küslerin barışmasına, gönüllerin alınmasına, kısacası yüreklerin coşmasına vesile olurdu.

Günümüzde insanların birbirine selam bile vermediği ortamlarda büyüyen çocuklara çok üzülüyorum. Sihirli bir değneğim olsa, her şeyden mutlu olabilen o çocukların yaşadığı Hıdrellezlere götürebilmeyi isterdim bugünün çocuklarını.

7den 70e hepimiize sağlık, huzur, bolluk ve bereket getirdiğine inandığım, “iyi ki yaşamışım” dediğim Hıdrellezlerin aynı güzellikleri günümüze de taşıyabilmesi dileğiyle...

Kadriye Başkaya Kurtuluş, 02.05.2024

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.